1 Ağustos 2013 Perşembe

Yalnız Allah’a güven vardır.


Her şeyin başı sonu O’durEğer gayrıya güveniyorsan, Allah’tan ötürü olmakdır.

Yarabbi, nefsimle beni baş başa bırakma! Sen her şeye Kadirsin!
Kendimle baş başa kaldığımda önce kendime, sonra etrafıma zulüm ediyorum ve zulüm görüyorum. Kul olduğumu, Sen’le olduğumu unutuyorum, unutturma Yarabbi!
Yarabbi, kulluğumu mukaddes kıl, kulluğumdan beni nasiptar et! 
Fiilde ve failde en büyük Sen’sin Yarabbi!

Sana yaklaşmam, Senin nuruna varmamdır!

Senin ilmin ne yüce ilimdir, o ilme sahip olan kulun ne sevimli kuldur!
Yüz; kalpte olanı bir şekilde çekip, dışarı yansıtır. Kamil insanın yüzünde parlayan, Allah’ın nurudur.
Onun yüzü, Allah’ın Celal ve Cemalinin azametini hatırlatır. Böyle bir nuru görmek, insanı eksi ve rezil işlerden alı koyar. Âlimler ve fakihler kendilerine uyulacak önder kimselerdir.
Onlarla oturmak, bereket ve saadettir.
Allah’ın dostları içinde öyle kimseler vardır ki, onlar nebi ve şehitlerden ileridir. 
1. İnsanların bazıları, Zikrullah’ın anahtarıdır. Görüldüğünde Allah’ı hatırlatırlar.  
2. Meclisinde bulunacağınız en hayırlı kimseler; görünüşü size Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli güzel işler yaparak, ahretinizi hazırlayan Salihlerdir.
3. Allah’ın yeryüzünde yaşayanlar içinde, feyiz ve nur kapları vardır. Rabbinizin kapları, Salih kullarının kalpleridir. Bu kalplerin de, Allah’ın en sevgili olanları da en yumuşak ve en ince olanlarıdır. 
Mülkün sahibi Allah’tır.
Makamların en üstünü, ilim makamıdır. Mülk Allah’a mahsustur. Ondan başka kimse, mülk sahibi olamaz. Bunu bilmek ilimdir. Sana verilen mülk emanettir. Senin değildir. O sana, emaneten verilmiştir. Onun senin olduğunu sanmak, kavgayı doğurur. İnsan da Allah’ın mülkü olduğu için, insanın sahip oldukları her şey de yine Allah’ın mülküdür.
Allah ilkelidir, sistematik davranır. Mesai karşılığında verir. 
Mala sahip ol, mal sana sahip olmasın! İnsan ne kadar mala sahip olursa, o kadar malın esiri olur. Dünya’da özgürlük veren, Allah’tır. İnsan; beşeri güruhtan temayüz edip yani farklı ve yüksek vasıflı olup, ait olduğu bütün içinde şahsiyet sahibi ve özgür olmalıdır. 
Allah’tan gayrı hiçbir şey, kendi kendine yetmez. Onun için; eksik olan, Allah’a dua eder, O’ndan tamamlanma ister.
Zulüm; bir şeyi yerine koymamaktır. Miktarı kâfiyi bilmek, ona razı olmak şarttır. İtiraz etme! Huzursuz olursun. Servet ve iktidar emanettir. Ona hırsla sahip olmak, hıyanettir.
Paylaşmak sahavettir yani cömertliktir.
Çapul el attığın şey, çapulcu da hakkı olmayanı alandır. Emekle elde edilene de ganimet denir.  
Allah’ın sana verdiğini, senden alan bir kimse yoktur. O’nun vermediğini sen de sana veremezsin. O’ndan iste, O’ndan dile!
Sana verilen zorluklar, Allah’a tevekkül etmen içindir. Kazanmak için, çalışmak lazımdır.
Beklediğine; Allah’ı Rezzak bil! Rızık her halükarda Allah’a mahsustur. Külfete katlanmayana nimet verilmez.
Muhtaç olarak yaratıldık. Allah’a muhtaç olmak; ne ala,  ne güzeldir!

Veciz sözler

Ceset tesettürdür, tesettür ister. Kulun haddini bilmesi, edebdir.
Arkadaşının hatasına müsamaha göstermeyen, hastalık ve sıkıntı halinde yalnız kalır. İyi arkadaş, hayatın güçlüklerini yenmekte dosttur.
Elif Allah, billahi Allah’a ait Hu, O.
Nefes alıp vermen, o var yok olayıdır.
Ölüm; tüketim ve tükenen âlemden, tükenmeyen ebedi âleme geçiştir.
Âlimin cehaleti zorlamasından, cahil onu düşman görür; bu yüzden bu iki yaratık, birbirine taban tabana zıt görünür.  

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Allah Bakidir.


Beden, ruhu maddi âlemde taşıyan hizmetkârdır. Ruh da bedeni yani (atı); helal, temiz arpa ile beslerse, o da ona daha iyi hizmet eder. Bu Âdem’deki harici suret, aynanın gösterdiği surettir. Dâhili suret dilini çıkartmazsa, harici suret hareket edemez, yani dilini çıkartamaz.

Esma-i Hüsna; Allah’ın sıfatlarının isimleridir, Er Rahman, Er Rahim, Er Rezzak, El Hakk gibi.
Allah’ın has ismi de Allah’tır. Hayy candır. (Dinsiz ol, Haksız olma, Haksız olma da, yüce yaratılmışlığının idrakini yaşa!).

Havf cehalete dayanan korkudur, haşyet bilgiye dayanan korkudur. Aklı karanlık kaplayınca, evhama yer verir ve onu hakikat sanır. Gerçeklik algısı (Hak), bir insandan alınırsa, yalan dolan başlar.

Yaratılmış her şey helâldir. Çünkü yaratan El Haliktir, El Baridir, El Musavvirdir. Bir şeye Âdem’ in nefsi eli değince, G.D.O’ lu oluyor! Halbuki, El Musavvir; eşyanın tasarımının eşsiz yorumudur (karıştırmaya ne gerek var!)

Sufiler; saflığı pratik ederler, kendi beşeri melekelerini geride bırakıp, gerçeklik (Hak) yolunun icaplarına göre yaşarlar ve bu kesret âleminde tevhide varmışlardır. Tevhit; şirkten arınmaktır.

Her şey, aslına rücu eder. İnsana ait, her şey biter. İnsan biter, dünya biter, kâinat biter. Allah kalır. Allah Bakidir. Her ne olursa olsun, eninde sonunda Allah’a döneceğiz.
Senin inancın sana, benim ki bana, zorla inanç değiştirilmez.
Israr yanlıştır, insanı iradesiz yapar!.

Miraç; insanı, beşeri güruh olmaktan, yaradılışı icabı insanlığa yükselmesi olayıdır. Bu insana hayat süreci içinde sunulmuş, mübarek bir yolculuktur. Bu yol; fani hevesler peşinde ömür tüketmek yerine, bu fani âlemden Baki olan Allah’a dönmek idrakidir. Buna mirac-ı idrak diyelim.

Miraç insanın beşerilikten, insani yükselişini gösterir.

Hamdü sena Sana,
Kalbi miraç Sana
Sadrı kitap Sana
Gönlümde yer Sana
Köle olduğunu hiç anlamayan, asla azat olamaz!

Hidayete en yakın olanın; ondan bigâne ve sapkın olması halinde, Allah’ın en büyük gazabına uğrar. (Allahın gazabı olamaz, ona kahren lütfudur). Diğer taraftan bilmek de ızdırab verir. (Izdırbaın sonu yok sanma, bu âlem de geçer).
Yalnız, insan soyut düşünür. Akıl da yalnız organizma değildir.

Derdi ile uğraşana, dert perver olana, al sana dert denir.
Mutluluk yolu dediğin yol, dertli, dikenli bir yoldur. (Kim tuzum kuru diyorsa, avunuyordur). Sana verilen hayatı nimet bilirsen, sen kanaatkârsın demektir. Kanaat etmeyen, mutlu değildir, mutlu olamaz.  Kıskanç, haset adam da mutlu olamaz.

Veciz sözler
İlimin kaynağı âlim olan Allah’tır. Taklitçi atıl akıldır. Aktif akıl, tahkik eder.

Beni çağırın geleyim! Dua davettir. Dua, kesrette vahdet çağrısıdır.

Suretine düşkün bir varlık, başka bir varlığın suretine düşer. Onu severse, hicran ve hüsran olur.

Gece kötü değildir. Geceyi kötü görmek, sendendir. Gecede de Allah vardır. Korkmak, bir bakıma seni tedbir almaya götürür. (Tedbirini berk eyle, takdir Allah’ındır).

Her ayrılış; bir kavuşmanın, her kavuşma bir ayrılığın habercisi olabilir. Allah’ sız yaşanmaz, yani cansız yaşanmaz.

Benim itibarım Allah’a şükür onun yaşattığı insanadır, eşyaya, dağa, taşa değil.

Torpili, şefaat haline getirmek istiyorsun. Mürşit bana torpil geç, torpil yap, beni kolla, ben onun için sana geldim.

Çok sevindiğim, hiçbir zaman olmadı. Benim oldu diyen yanılır!

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Rab öğretir


Bir şeyi ilkel halinden alıp, aşama aşama geliştirmek, Rabbe mahsustur.
Rab’den daha büyük terbiyeci var mıdır?
Elhamdülillah ki bizi yegâne terbiye eden, Rab olan Allah’tır. Yarab Sen ne güzel öğretirsin!
(Buna sistem-i ilâhi denir). Sistemi bilen, sistemi ilahiye hayran olur.
Terbiye eden Allah, onun ihtiyaçlarını da verir.

Öğretmenin olması için, talebenin olması lazımdır. Rab’bın olması için, eksik olan kulun olması lazımdır. Allah’ın hâşâ cinsiyeti yoktur ki, O baba, ana olsun. Cinsiyet, kulda vardır. Kul eksiktir. Dişi- erkek iki eksiktir. Onlardan, yine bir eksik olan kul gelir. Allah seni terbiye ettiği için, sen de kendi çocuğunu terbiye ediyorsun.

Gıybet sana zevk vermesin! Haset ve kıskançlık yerine ibret ve hayranlığa bak! Alın terinden hâsıl olan yemeği ye! Hakikate tabi ol! Riyadan uzak dur!
Allah’ım bana verdiklerinden, benim yanımda olanları da nasiplendir!
Nefsini ne kadar köle etmişsen, o kadar özgür olursun. Nefsine hâkim olamayan kimse ise, nefsinin esiri olur!

‘Ben nefsime kötülük ettim’ denir çünkü kötülük nefse aittir. Nefs terbiyeye muhtaçtır. Dünya terbiye yeridir.

Rabbim benimle ilgilendi demek, O beni imtihan etti demektir. Yani onu anmamı hatırlattı demektir.

Allah’a borçlu olduğunu itiraf et! Sen beni terbiye edersin de!  Sen benim Rabbimsin demen de O’nun rububiyetindendir.

Allah, tüm canlıları, embriyondan yarattı ve ona sevgi koydu. Sonra; Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sizi terbiye eden Ben değil miyim? diye sordu. Hiç kimse, hayır Sen bizim Rabbimiz değilsin diyemez! Allah’a kul olmak, kölelik değildir, bir lütuftur!

Bu âlem, bir nizam âlemidir ve içinde niza yani kargaşa vardır. İnsanda Allah’a ünsiyet tecelli etmeden evvel, insan yabanidir, cahildir ve yabancıdır. Gaybı yalnız Allah bilir. Üflenen ruhla, insana yeryüzünün halifeliği verildi, yani kalfalığı verildi. Mühendisi âlâ Allah’tır. Terbiye bir şeyi basit halinden alıp aşama aşama, onun kemale gelme halidir. Bu Rabbin işidir. 
İnsan, Âlemi mülkle Âlemi melekût arasındadır. Varlığı temsil eder. Kul olarak ta Allah’ın emrindedir. Hayatın ve ölümün manası; Allah’ın rububiyeti hususunun, icabıdır. 

Hayat ateşten tecelli etti. Suyla dirildi, toprak ve hava işte insan! Beslenme de aynı yerden; toprak, su, ateş, havadan…

Yönetim ve hüküm makamı, arş-ül azim olan, yerin ve göğün sahibi Rab olan Allah’tır. Allah’ın emeğini kimse inkâr edemez! Her varlık üzerindeki emekten ümit kesemez.
Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerlerin Rabbidir. Ben zerreyim ama Rabbim Allah’tır.
Âlemlerin ve her varın Rabbi Allah’tır. Daha doğrusu Rab vardır, her şey vardır, Rab yoktur hiçbir şey yoktur! Hayat ve ölüm rabbidir, öğretir.
Ben Allah’ı özledim değil, Allah beni özledi. O zikretmezse, biz O’nu zikredemeyiz. Allah yarattığı her şeyi terbiye ile onun nasıl davranacağını da öğretmiştir.
Elhamdülillahil Rabbil Alemin! Her çiçek aynı toprakta büyür ve her biri kendi kokusunu aynı topraktan alır.
Karbondioksiti alıp bize oksijeni veren yaprak; muhteşem bir oksijen makinesidir. Biz böyle bir makine icada kalsak, ne karışık, büyük bir alet olur. 
Konuşma ve düşünme yeteneğimizi daima geliştiririz. Aklımızı iyi kullanmazsak, Allah’ın yardımı azalır. 
Her ne yaratılmışsa, o çifttir. Yalnız Allah tektir. Kadın erkek, gece gündüz, acı tatlı ve bunun gibi cehennem olmazsa cennet de olmazdı. Şeytan olmasaydı, rahmaniyet de olmazdı. Allah’ı rab bil. Şuurun hızı, ışığın hızından ileridir. 
Beşer güruhunun ötesinde olan insan, uyumludur. İnat eden uyumlu değildir. O, kendine ve etrafa zorluk verir.

4 Temmuz 2013 Perşembe

Allah, yerin göğün Nur’udur!


Nur kaynağı; görünmez, ama dokunduğunu aydınlatır. Allah yerin, göğün nur’udur. Yani, her şey Allah’ın nuru ile görünür. Nur, Allah’ın insana duası, ilhamı veya vahyidir.
Allah insandan desteğini çekerse, insan mutsuz olur.

Nur eşyaya vurunca, gölge hâsıl olur. Eşyanın varlığı, gölgeyi yapar. Nur’un gölgesi olamaz!
Nur’un ışını, parlağı parlatır (daha parlak yapar), mat olanı da gölgeye düşürür (daha mat yapar)
Nuru (böyle) ayrı düşüren, eşyanın gölgesidir (eşyanın tabiatıdır).

Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep (olması gereken şey) varsa, hepsi de O’nun gölgesidir!
Allah sebepsizliği (yokluğu), her şeye (varlık olmasına) sebep kılmıştır. Sebebi yaratanla, sebep birbirinin aynasıdır. Müsebbip (içindeki öz) kaşını oynatmazsa, aynada kaş oynamaz!

Esas olan; Kulluğu bilmek ve kullukta kalmaktır!

Beden, ruhu maddi âlemde taşıyan hizmetkârdır. Ruh da bedeni yani (atı); helal, temiz arpa ile beslerse, o da ona daha iyi hizmet eder. Bu Âdem’deki harici suret, aynanın gösterdiği surettir.
Dâhili suret (içindeki) dilini çıkartmazsa, harici suret hareket edemez, yani dilini çıkartamaz!

Bunu bilmemek haddini bilmemektir, cahiliyettir. İdraki ibadet, yani idrak-i kulluk; insana cevheri itibari ile zaten verilmiştir. Allah’a kulluk etmek, (Allah’tan gelip Allah’a döneceğini bilmek, bulunduğun yerde yapman gerekeni yapmak, şikâyet etmemek) kulluktur.
Ölçü, kulluğu bilmek ve kullukta kalmaktır, Ölçüyü kaçırmamak lazımdır. Allah korusun, ilâhlaşmamaktır. Asıl şirk de buradadır. Hatada ısrar etmek, iblisidir.
Allah’ın avf-u mağfireti şüphesizdir.
Allah’la pazarlık olmaz!

Veciz sözler

Sana verilen hayatı nimet bilirsen, sen kanaatkârsın demektir. Kanaat etmeyen, mutlu değildir, mutlu olamaz.  Kıskanç, haset adam da mutlu olamaz.

Hidayete en yakın olanın; ondan bigâne ve sapkın olması halinde, Allah’ın en büyük gazabına uğrar. (Allahın gazabı olamaz, ona kahren lütfudur).
Diğer taraftan bilmek  (hidayete ermek) de ızdırab verir.
(‘Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer’).
Yalnız, insan soyut düşünür. Akıl da yalnız organizma değildir.

Derdi ile uğraşana, dert perver olana, al sana dert denir!
Mutluluk yolu dediğin yol, dertli, dikenli bir yoldur. (Kim tuzum kuru diyorsa, avunuyordur).

İlimin kaynağı âlim olan Allah’tır. Taklitçi atıl akıldır. Aktif akıl, tahkik eder.

Beni çağırın geleyim! Dua davettir. Dua, kesrette vahdet çağrısıdır.

Suretine düşkün bir varlık, başka bir varlığın suretine düşer. Onu severse, hicran ve hüsran olur.

Gece kötü değildir. Geceyi kötü görmek, sendendir. Gecede de Allah vardır.
Korkmak, bir bakıma seni tedbir almaya götürür. (Tedbirini berk eyle, takdir Allah’ındır).

Her ayrılış; bir kavuşmanın, her kavuşma bir ayrılığın habercisi olabilir. Allah’ sız yaşanmaz, yani cansız yaşanmaz.

Torpili, şefaat haline getirmek istiyorsun. Mürşit bana torpil geç, torpil yap, beni kolla, ben onun için sana geldim.

Çok sevindiğim, hiçbir zaman olmadı. Benim oldu diyen yanılır!

Benim itibarım Allah’a şükür onun yaşattığı insanadır, eşyaya, dağa, taşa değil.

Zeynep, Hz Muhammed’e âşıktı. Kimse ile evlenmek istemiyordu. Hz Muhammed onu evlatlığı Zeyd ile evlendirdi. Ama Zeynep mutlu olmadı. Hz Muhammed onu Zeyd’ten boşadı, kendisi aldı.

27 Haziran 2013 Perşembe

Allah’ın maksadı,  mahlûkatı ile dile gelmiştir!

Mahlûkatı (O’nun maksadına) kelâm olmuştur! Mesela, var-yok (La- illa) kelimesinin zuhuruyla; yoktan imkân âlemine gelen varlıklarda, Hakk esma ve nitelikleri ile göründüğünde, varlıklar feyizlerle ilâhi tecellilere mazhar olduğu gibi, Allah’ı Teâlâ da kudretini, Halik vasfını gösterir! 
Hele bir ibretle bak!
Kâinatta bir şey yoktur ki onda Hakk’ın ihtişamını görmemiş olasın! Oku!

Halk (yaratılış), Âdemi yani yokluğu, Hakk ise kıdemi (önceden var oluşu) gerektirdiğinden kıdem ve Âdem (bu varoluş ve yok oluş) arasındaki değişiklik, ilâhi saltanat hükümlerini gösterir. Her iki âlem de, her şeyin elde edilmesi için bir sebep ve delile muhtaçtır. Zaten bu âlem sebepler âlemidir. Hayat; önce dünyayı, sonra ahreti yaşamaktır. Böylece hayat birbirinden ayrılmayan iki yönlü bir bütündür.

Sana himmet olan, Hakk’ı anlamaktır. Hakk’ı bilmekten daha iyi bir şey olamaz.

Asıl söz söyleyen, Hak’tır.
Dil ise tercümandır.
Acep bunda ne farktır
Fark görmekse, nifaktır
…………………………..

Ey gönül bir bil de gör
Ol bi nizam sendedir
Sanma ki gayridedir
Hak Allah diyendedir.

Hak varlığına meftunu olan, aklı şuuru neyler.
Aklı şuurdan geçer, daima şükür eyler.
 ……………………………………………..

Eşkâlde olan, eşkâlde kaldı.
Manada olan, manada kaldı.
İkiden bire varan Ahed’e vardı.

Hakk’ın Velileri!

Velilerin ruhu, iki âlemde de tasarruf ehlidir. Hakk’ın bütün velileri, (cisimleri ölmeden önce) ölü sırrına sahiptir. İster cisim, ister ruh şeklinde yaşasınlar, daima onlar Hayy’dırlar.
Hayy idrakine var ki, daima diri olasın!

Deme bu ölüdür, bundan ne derman olacak!
Asıl Allah’ın yüce ruhundan ten kılıf olmuş, onda kılıftan soyulmuş, tene bir tığ yeterdir.

Allah’la daim ilgide olanlar, behemehâl her türlü ilgiden azade olmuşlardır. Bunlar Arif-i Billâh zümresindendir. Arifi Billah’ın ne anası ne de babası olmayacağı gibi evlat acısı da duymayacaktır.

Her ilim dönemi, esas ilimden (ilm-i billah’tan) cahildir.

Beni yetişemeyeceğin bir mahalde ve halde görmek istersen, Benden gayriden vazgeçmiş bir mahzunun kalbini seç.  Hazin kalp, her türlü ilgiden arınmış Arifin kalbinden kinayedir.
Bir şeyde hayrete düşüp daraldığın zaman, ehli kuburun yaşayan Velilerinden sor!
Hz Mevlana buyuruyor;
‘Ben öldükten sonra, benim mezarımı yerde aramayınız, benim mezarım arifin kalbidir’.         

Akilin aşıka aklı ermediği için, ona zındık ya da deli dendi.
Mürşitlerin, âşıkların asarındaki (eserlerindeki) derinlik, elbette avam-ı Nas’ın idraki dışındadır.
Mürşidi Hak bilen kişi; mürşidin sözünün Hak’tan geldiğini bilmelidir, yani Hak’tan geldiği için Hak’tır. Dolayısı ile bir mürşit, insanı kâmil, kusurları tamamlayıcı bir terbiyeci gördüğünde, ona saygılı ol, hizmette kusur etme!

Miraç Allah’tan gayri olan, şeylerden huruçtur.
Namazı miraç olmayanın, namazı yoktur.
O kimse, namazın her türlüsünden mahrumdur.

Her şeye hamd etmeli, çünkü her şey Allah’ındır. O yaratmıştır, yarattığı her şey Rahman ve Rahim hususiyeti taşır.

Allah yokmuş gibi, düşünmeyin! Allah yokmuş gibi yaşamayın! Yaşayamazsınız!

Allah’a şirk koşmayın!
1- Celi; açık şirk yani put perestlikle,
2- Hafi; gizli şirk, asıl hakiki failin Allah olduğunu görememekle
3- Şirk-i ahfa; daha gizli şirk, nefse önem vermek, ‘ben yaptım’ demekle olur!

Fazilet, zorunlu olmadığımız zaman yaptığımız iyiliklerdir.

Dikkat çekmek için her türlü hale, şekle giren, hakikat açısından mahrum kalır. Şeylerde yani eşyada kalır.

Suretten öte, Senin veçhinin lezzet manzarasını, ebedi ve kerim olan Halik Senden niyaz ederiz!



20 Haziran 2013 Perşembe

Zikrullah; Allah’ın zikri yani zikir Allah’a aittir.


Sizin zikriniz de onun zikridir. Yegâne kulluk da sana aittir. Şahadet ederim.

Allah’ı bilen, her olayda;‘bunda da bir hayır vardır!’ der. Anlarsan sana her şey hayırlıdır. Allah insanı illet, zillet, kılletle terbiye eder. Çoğunlukla sevdiği kullarını, azabın hafifi olan kılletle yani azlıkla, darlıkla terbiye eder. Rezzak Allah’tır. O her kuluna takdir buyurduğu kadar nimet ve rızık verir. Anlamadığın için bu sana şer gelir, üzülürsün.
Fail-i mutlak Allah’tır. Onun fiiliyatı muhteşemdir. Esasında her söyleyen de Hak’tır.
Saf dilde (saf kalple söylenen her sözde) tercüman Allah’tır.

Nefiste Hak’tan gayrı bir şey olmazsa, o nefis, nefistir işte!
Nefsin arzusu da ikilikten gelir, tekin arzusu olamaz. Kulun arzusu, Allah olmalıdır.
Allah’ın arzusu kuludur!
İnsan beşeri, yani maddi ve hayvani arzularından geçerse ilâhlaşır, yani idraki ruha varır. Ruh Allah’tan üflenendir. Ruhun gıdası vahidir, idraktir, müziktir.

İnsan olarak kalmak için sana bir süre verilmiştir. Acele etme, sabır seni sana (özüne) getirir. Senin özün, seni yaratandır. Beşer, suret-i insandır ve suret âlemi de harikadır.
Suretin ötesindeki hakikat varlığı Halik’tir.

İnsanı Allah’a yaklaştıran nefeslerin hakkını ver ki, en kısa yoldan Allah’a kavuşasın!
En büyük sevap Hakkı bilmektir.
İnsanı Allah’a kavuşturan nefes sayılarıdır.
Zahirdeki nefes uzun ömür, manadaki nefes ise ilahi aşktır. Yani cezbe-i ilahi.
Cezbe ve aşk o kadar mühimdir ki, bütün izafilikleri ve bağları koparan yok eden aşktır ve tabii ki cezbedir ve bu cezbe, bir an meselesidir!

Sadakat, sadıklarla olmaktır. Ehli zikir Zakirle olandır.

Arifler Hakk’ın nefsi ve zatı bilgisine agâhtırlar.
ALLAH, HİKMETİ EHLİNE VERİR.  Halik’ın hilkati zaten hikmetidir.

Burada, (Bir Mürşidin huzurunda) hiç özür beyan etmeyin. Size kesinlikle inanılmaz. Allah bana sizin huyunuzdan haber verir. Her şeyden önce siz kendinize yalan söylüyorsunuz. Yalan söyleyene Hak yüzünü dönmez!

Bazı evlerde ilâhi kandil yanar, O’nun ışığı nurdur. Bu ışık gözle görülen bir ışık değildir. Allah bu evlerin yücelmesine, içinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada zikir edilir.

Ey insan! Hakkın bütün isim ve niteliklerini kendinde toplayan bir insan-ı kâmil ve kusurları tamamlayıcı bir terbiyeci gördüğünde, ona hemen yanaş! Ne emir ederse yapacağını ona bildirerek teslim ol, her hizmetini görmede kusur etme!

Ey mürşit! Bu dünyada fakirlik ateş-i ile yanan ve şiddetli yoksulluktan kıvranan saf ve temiz kalpli birini gördüğünde, hemen ona yaklaş! Çünkü benimle onun arasında hiçbir perde yoktur!

İnsanın, kâmil olması için teferruattan arınıp rafine olması gereklidir. Bu vasıflara yani niteliklere kavuşabilmenin yolu, (Bir Mürşid-i Kâmilin tedrisinde) seyr-i sülük’ün ikmali olduğu gerçeğidir. Menzil sonsuz bir süreçtir. Bu süreçte karar eden asla ehli kemal olamaz. Kamil oldur, daim ola yolda karar ede.
(Bu yolda, kemale erdim diyen asla kemale eremez. Asıl kâmil yola devam edendir).
Sır, lisana sığmayan ilâhi oluştur. Bu alandan geçmeyen, dost iline varamaz!

Veciz sözler

Ben senden yanayım, sen kendinden yanasın.

Ünsiyet, sevgiyi meydana getirir. Sorunlu, iradeli olan insan, medenidir. İnsanlık cevheri kaybolursa vahşet başlar.

Huzur ve afiyet; dertsiz, kedersiz, bir köşede oturmak değildir. Afiyet, hırs, hasetten ve nefsin aç gözlülüğünden kurtulmaktır. Gönlü ego kaplamışsa, mutlak benliğe varılamaz.

Düşünmeden kabul, taklididir. Düşünerek, akıl ererek kabul edersen tahkikidir.
Taze fidanın meyvesi olmaz, yaşlı ağacın da meyvesi olmaz.



13 Haziran 2013 Perşembe

Hüveyda; oluş meydana çıkış;


Hüveyda, yani oluş, meydana çıkış; ezel ebet yegâne var olan Allah’ın başlangıçsız ve sonsuz oluşudur. Yine Allah’ın ezeli ve ebedi ilminden, sıfatlarının ve isimlerinin tecellilerinden bu eşya âlemi var olmuştur. Hakkın vücudu asıl olup, onlarda (eşyada) tecelli yönünden bakidir, kadimdir, yani her şeyden evvel var olan, hiçbir varlık tarafından yaratılmayan, her şeyi yaratan O’dur.

Varlık sonradan yaratılmıştır (hadis) ve fanidir. Hakiki vacibul vücut olmadan, hiçbir varlık oluşamaz. Bütün mükevvenat ve yaratılmışlar, yaratılışları gereği hadistirler, aynı zamanda ayettirler. Yani, Allah’ın yarattığı her şey onu söyleyen ayettir (delildir).

Zuhuru perde olmuştur özüne
Gözü olan delil istemez nura
Mutlu aciz kaldı Hakka Kullukta
Cümleden kim, Allah onu kayıra

Bu yaratıkların zahiri manası olduğu gibi bir de batıni manası vardır. Zahiri manaya bakan zahirde kalır, batıni manaya bakan batına (manaya) varır! İnsan-ı kâmil her ikisindedir.
Onun için asıl hüner; malumu söylemek değil, manasını ifşa etmektir!

Yaşamanın amacı Hakkı bilmektir.

Allah, yarattıkları içinde, her şeyden ilerisini yalnız insanlara meziyet olarak vermiştir.  İnsan ancak bu meziyetle varlıkların hakikatlerini kavrayabilmekte, olaylar ve fikirler hakkında yorum yapabilmekte, hikmeti Huda karşısında hayrette kalmaktadır.

İnsanda görünen gözlerin dışında, bir de görünmeyen kalp gözü vardır. Kalp gözlerini az kullanan veya hiç kullanmayan insanlara, halk arasında basiretsiz denilmektedir. Bunlar hakikatten ve hikmetten bihaberdirler.

Kulakla duyan bin bir duygudur, kulaksız duyan, gönüldeki ruhtur!
Gözle gören, görme duygusudur, gözsüz gören, gönüldeki ruhtur! 
Burunla koku alan, koku duygusudur, burunsuz kokuyu olan ruhtur!

Bütünü görene teslim ol, bütünü ancak Allah görür!  
Yaşamanın amacı Hakkı bilmektir.
Parçayı gören bütün görene teslim olmalıdır.

Allah’tan uzak kalmak, Allah’ı unutmak azaptır!

Ehli dünya; acizdir ve nedamettedir, yani pişmanlıktadır. Ehli dünyaya ahiret haram, ehli ahrete dünya haram, ehlullaha her ikisi de haram.
Onun için biz diyoruz ki; geçmişi de, geleceği de bırakalım, hali yaşayalım!
Bir Ehli tasavvufun deyişi ile:
‘Ehli dünya dünyada, ehli ukba ukbada, her biri bir sevdada, bana Allah gerek!’

Allah’tan uzak kalmak, Allah’ı unutmak azaptır!
Allah, insanın umududur. Allah, insandan umut bekler. Şüpheyi kaldırmak ister.
Doğru yolu bildirmek Allaha aittir. Bilseniz her yol Allah’ındır. Hepsi el Hak doğrudur.
Her şey O’nun emri ile doğar ve ölür. İnsanın aklı ancak bu kadarına erer.
İnsandaki zuhur-u nur, ancak yaradılışı idrak eder. Yine de, Allah’ı ne kadar akıl etse, Allah onun fevkindedir.

Dilinden ‘Allah’ı düşürmeyip aslında, O’na güvenmeyen, sıkıntıdadır. Allah’tan daha yüce ve sığınıp güvenilecek, emniyet duyulacak başka bir merci yoktur!

Allah der ki; Eğer insan benim indimdeki mertebesini bilseydi, her nefeste, ‘bugün mülk benimdir” derdi. İnsan biraz böyle diyor, bazen de şımarıyor.

Veciz sözler

İri fili, küçük ebabil kuşu yendi. Ulu Allah’ın gücünü ve düzenini hiçbir kuvvet bozamaz.

Güçlü olan, haklı değildir.  Haklı olan güçlüdür. Biri görünüşte, diğeri nihandır.
Güç ahlaksızsa, sahibini ve etrafına çektirir. Gerçek güç sahibi zulmetmez.

İlim ve hayat Hakkın niteliklerindendir!

Vücudunda, yani kendinde benlik görmek, öyle bir günahtır ki hiçbir günahla ölçülmez.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Hicret’in önemi; Bir yere yapışıp kalan, yeni bir yere varamaz!


Ana rahmini terk etmeyen, yeni bir dünyaya varamaz. Bâtılı terk etmeyen, Hakka varamaz. Paslanmış fikirleri zihninden söküp atamayan, yeni fikirlerin sahibi olamaz. Kavuşabilenler, terk edebilenlerdir.

Âdem; geçici cenneti terk ettiği için, irade sahibi oldu. Onu bu irade, hakiki cennete kavuşturacaktır.

‘Gidiyorum gündüz gece…’ Bu söz, Âdem’in daima hicrette olduğunu söyler. Şöyle ki üflenen; Lâhut âleminden Nasuh âlemine hicretinin, canın sudan toprağa hicretinin, spermin rahime hicretinin, ceninin rahimden dünyaya hicretinin ve insanın dünyadan ahrete hicretinin olayı budur. Eserden müessire, soyuttan somuta, fizikten metafiziğe, kabuktan öze, maddeden ruha. İnkârdan imana, cehaletten ilme, zandan yâkine, hicret edebileceğinin ifadesidir. İnsanın akıbeti, kurbandan kurbiyetedir. (Kurban olup Allah’a yaklaşmasıdır) Cennet sıla, dünya gurbettir. İnsan, sılanın özlemini dünya gurbetinde çekti ve bir daha yitirmemecesine yeniden kazandı!

Senin ve her şeyin yedeği vardır. Allah yegânedir, yedeği yoktur. Bize O tenezzül ettiği için, biz eşrefi muhabbet olduk. Bugün Âdem sensin, Havva da yanındaki. Şimdi sahneyi ilahideki sensin. Senin de rolün biter. Ama sahneyi ilahi, başka bir figüranla devam eder. Eğer kulak veriyorsan, Allah’a kulak veriyorsun. Bildirinin sahibi Allah’tır. Elçinin suçu yoktur.  (Karşındakinin sözünü Allah’tan bil!)

Ben merhametlilerin, en merhametlisiyim! Her şeyin âlâsı, alüül âlâsı benim!
Bana bak! Suretten şahaneyi öze bak, özü gör!
Bu suret âleminde sureta da olsa sevgi, saygı, muhabbet hoştur, hoş!

İstanbul’u ve bütün vatanımı seviyorum, bilhassa içinde yaşayan insanlarından dolayı. Dünyayı seviyorum, içinde taşıdığı insanlarından dolayı.

Veciz sözler

Her hata, zihinden gelir. Böyle veya şöyle yapmalıyım dediğimiz zaman ya doğru, ya da yanlış yapmış oluruz. Bu da zikre bağlıdır. Zihniyet mülkündür.

Yetimin başını okşamak, cahil bir insanı güzel karşılamak, noksan bedenlileri, noksan düşünenleri okşayarak öğretmek; merhametli olmaktır. Yine de senin merhametinden yanlışlık doğabilir, merhamet Allah’ındır.

Birini çok beğenen veya bir kitap okuyup onun bir hayli tesirinde kalan ve bunda aşırıya kaçan insan, kendini yitirir. Varlıkta en etken kendisi olduğu halde, böyle iken, pasifize bir hal almış olur.

Yalnızlık aslında bir çap meselesidir:
1.                  Kendi kendimize yarattığımız yalnızlık
2.                  Kontrolümüz dışındaki durumlar tarafından oluşan yalnızlık
3.                  Herkese has olan yalnızlık, kendi ile baş başa olmak.

30 Mayıs 2013 Perşembe

EL Cebbar – El Mütekebbir


Fıtratımızın dışına çıktığımız için her şey ayağımıza bağ oluyor. Yani ayak bağı dediğimiz şey herkesin kendi zaaflarıdır. Zaafları onu alır, sürükler. Zaaflarını bilip, onu kuvvetli olmaya çeviren insan insandır.

Allah Cebbar’dır. Hiçbir şeye muhtaç olmadan cebreder, zorla düzeltir. Hakkını vermek için icbar eder yani zorla iş yaptırır. İnsandaki bu sıfat ise zorbalık ve kaba davranıştır. Tabiat yani, tabii oluş, Allah’ın dediğidir. Onun için yanlış yoktur, doğru da yoktur! Faili mutlak olan Allah vardır. Bu hakikati kabul edenin zora ihtiyacı olmaz!
Allah’ın Cebbar oluşu, kulu iradesini kullanmaya zorlar, çünkü Allah sana irade verdi!

“Düşünüyorum o halde varım”  Düşünmen, harekete geçmezse neye yarar? Batı, akıla ölçü der, İslam bağ der, yular der. (akıl bir yerde kısıtlamadır, engellere takılır, irade ise o engeli aşmayı sağlar) Bu yüzden, yasak ve engel bir şey ifade etmez, manasızdır. Bunlar, aklın ötesindeki iradeyi kuvvetlendirmek, onu harekete geçirmektir içindir!
Tekâmülün sırrı, Allah’ın Cebbar sırrından gelir. İlerlemek, yaratılmışlığın hakkını vermektir, insan buna mecburdur. İnsanın tekâmülü öğütle olur, zorlamakla olmaz, ikna ile olur!

Şeytan dedi ki;  “Sen beni saptırdın. Ben de onları saptıracağım!” Onun bu sözü,  cebriyeciliğe yani dalalete düşürmeye dayanır. (Şeytani düşünce kötülüğe, dalalete cebreder) Kim arınma isterse, arınır, kim arınmayı istemez, emek sarf etmezse kirli yaşar. (Bu karar insanın iradesine bırakılmış). Allah canlıya ruh üfledi, idrak ruhtandır. (İnsan iyi ile kötüyü ayırabilecek bir idrak ve iradeye sahiptir). Ama sonuçta, Allah’ın Cebbar ismi icabı, her şey onun mecbur kılması ile (olması gerektiği gibi Hak ile) değişir.

El Mütekebbir yani büyüklük esması Allah’a aittir. O (büyüklük) Allah için övgü, insan için zillettir. Hudur bilgiler Allah’ın verdiği bilgidir, husul bilgiler ise sonradan hâsıl olan bilgilerdir.

Manevi bedeninizin de kalbi var. Manevi kalbin hastalıkları var. Onun tedavisinde Allah’ın şifası gerek, bu da Vahiy’den gelir.

Vahyin kaynağı ile varlığın maksadı aynıdır. Her şey insan için, insan da Allah için. O halde, her şey Allah içindir.

Allah, zulümle nuru bir kıldı.

Geceyi aydınlatırsın ama o yine gecedir. Nur, ala nurdur.
Zulüm, nura zarar vermez. Gökten yağmur yerine bela yağsa, bazen o belaya aşığım ben.

Güzeli yaratan Allah, onu belirtmek için çirkini de yaratmıştır. Helâli, helâl yiyeni yarattığı gibi haram yiyeni de O yaratmıştır. Sıhhat ve saadeti yarattığı gibi hastalığı ve mutsuzluğu da O yaratmıştır. Bu yüzden de insana, tercih hakkı vermiştir, idrak vermiştir.
Allah, Siz hiç düşünmez misiniz? der. Neden diyor ki? Düşünmeyenler vardır ve var olacaktır.

Veciz sözler

Biz zamana sahip olmak yerine, zamana esir olduk. Hâlbuki zaman ( insan için o kadar) mühimdir ki, Allah zamana yemin eder.

Okunan kitaplar formeldir. Esas olan, idraki yaşamaktır.
Zorluktan kaçan, zorluğun kucağına düşer.

Sen yücesin ama sen kalktın her şeyi Allah’a ortak koştun.

Bilgi de, hikmet de helal lokmadan doğar, ilahi aşk da helal lokmadan doğar. Helal lokma nedir, bilir misin? Helal lokma yemeyenin, hikmetle alakası olamaz.

Sana lazım olan her şey, senin için yaratıldı. İhtiyacın olan her türlü rızkı, bu dünyada bulabilirsin. Sen zaten, böyle bir fıtratla yaratıldın. Gayretli ol!

O, kabul gördüğü ortamı istiyor. Bunu bulamayınca ben, ben diyip ısrar ediyor. Olduğu gibi kalıyor. Asla ilerlemiyor.

Allah var, Makyavel’ de var diyorsun. Hayır, yalnız Allah var!

Kendisini dev aynasında gören, kendi kusurlarını göremez. Yanlış ve hatayı da kendine yakıştırmaz. Kendini üstün görüyor ya!

Arzular, istekler, lüzumludur. Bunları tutku haline getirmek, iyi değildir. İnsanın görüş açısını daraltır. İlerlemesine mani olur.

23 Mayıs 2013 Perşembe

İnsandaki Ruh Allah’ın sıfatlarını taşır!


Şeytan; insanın öteki yüzüdür, diğer tarafta Allah’ın Rahman Rahim olan yüzüdür. Allah’ın yarattığı her şeyin, bir manası vardır. Bu dünya âleminin bir manası da ahrettir.
İnsan, bu âlemin hem konusu hem de yazanıdır. Olanca büyüklüğüne rağmen küçük, yani hem yüce, hem de cücedir. Çok akıllı olduğu halde acizdir. Üstün donanımına rağmen yetersiz, çokluğuna rağmen yalnız, hırsına ve yaşama gayretine rağmen ölümlüdür.
Eşrefi mahlûkat mı? Evet. Yeryüzü ölçeğinde evet… Çünkü henüz evreni keşfedemedi. Belki de evrende daha ne varlıklar vardır. İnsan benzerlerinin, hatta daha yüce varlıkların olması mümkündür.

Acaba insan bu mahlûkat ağacının yegâne soylu, meyvesi mi? Kim bilir? Onu şüphesiz Allah bilir. Ama insan, ahsen-i takvim üzere en güzel surette yaratıldı. İnsan için gece ve gündüz, ay ve güneş yaratıldı. Âdem yaşasın diye yaratıldı bu dünya, o hayat bulsun diye oldu güneş. Aynı zamanda çok keramet var insanda, çünkü insana Allah ikramda bulunmuştur.

İnsan yüce varlıktır ama insanın; alçaldığı zaman şeytana besmele çektirtecek, vahşileştiği zaman en vahşi hayvanlara rahmet okutacak kadar çamur tarafı da vardır. Yani esfele safilin tarafı…

İnsandaki ruh, öncesi mazisinden ve bitimsiz istikbalindendir. (İnsandaki ruh, başlangıcı ve sonu olmayandandır) Ama bu âlemin icabı olan bedendeki ruh, üfleyeni özleyen, dünyayı gurbet, ukbayı sıla bilendir. Bu dünya bedenindeki ruh, Allah’ın el Basir sıfatından basiret, el Mürid sıfatından irade, el Âlim sıfatından ilim, el Habir sıfatından haber, el Vedut sıfatından sevgi, el Hay esmasından hayat taşır.

Esfel-i safilin tarafı yani nefis, balçıkla temsil edilir. Nur ile karanlık, hayal ile hakikat, zillet ile fazilet, sakinlikle cevvaliyet, varlık ile yokluk, doğum ile ölüm birdir; Bunlar bu âlemin çalkantısı, dinamizmi ve var oluş iddiasıdır. Hayır ve şer, şundan bundan, maldan mülkten değil, bizim bakışımızdandır. Akla ters düşmesi, insanın yanılgısıdır.
(manayı akılla kavrayamamak insanı yanıltıyor)

Göğüslerimizde sakladığımız açığa çıkmadıkça, bizi bize saklıyoruz demektir. Ama Habir olan Allah, açık ve saklı olanları bilir. 

Allah sürekli yaratan (Hallak) O, her an yaratmadadır. Yani her anda bin şe’endedir. Onun her an yaratması aslında yerinde saymadığı, yaradılışın bir süreç olduğu ve canlı cansız her bir varlığın bu sürece tabi olduğudur. “Kâinatın efendisinin âdeme, kâinatı senin yüzün suyu hürmetine yarattım” diye ifade edilmesi; Allah’a karşı çok yanlış bir iftiradır!

Hayat, Allah’ın Hayy ve Kayyum isminin tecellisidir. Doğa ve eşya ilahi kanuna tabidir. Doğa, Allah’ın yazılı kitaplarından biridir ve Âdem’e sunulmuştur. O’nun kevn-i mekân ayetleri doğa ve eşyanın hikmetini arz eder. Akl-ı selim bilir ki, Allah hiçbir şeyi boşuna yaratmamıştır. Bunu akıl eden kalbin ameli, tefekkürdür. Tefekkür, insanla madde arasındaki perdeyi kaldıran bir fetihtir yani keşiftir. Var olan her şeyin bir anlamı vardır.  Allah anlamsız bir şey yaratmaz.

İnsan ve doğa olmadan, Allah’tan söz edilebilinir mi?
Yaratan Allah ve onu seyreden insan, Halik ve mahlûkunun en üst düzeyidir. Bunu ehli hikmet anlar, bu Sırr-ı Billâh’tır.

Allah’ın varlığı Rahman, Hilkate lütfü Rahim olan esmasıdır. Allah’ın tecellisi zamana bağlı değildir, zuhuridir. Aniden tecelli eder.

Müheymin yani hükm-ü billâh, koruyucu hüküm Allah’a mahsustur.
Rahatsızlığı lüzumunda veren de,  icabında onu gideren de Allah’tır. 
Allah Şafidir. Yegâne şifa veren O’ dur.
Bu sebepler dünyasında, müsebbip O’ dur.

Veciz sözler

Kötülüğü unutmamak, kin duymak, intikam almağa çalışmak, kötülüğün devam etmesine sebep olur. Bağışlamak lazımdır ama unutmak değil, çünkü kötülüğü unutmak, benzer kötülüklere tekrar maruz kalma ihtimalini doğurur.

Her şeyde olduğu gibi vicdan da külli vicdandan gelir. Yüksek hasletlerin aşağı hasletlere tesiri ile olur. Talep ve hazlı istek öncüdür.

Elini başkalarına açan, ölünceye kadar eli hep açık ve başkalarına muhtaç yaşar.

Soru, öğrenmek içindir. Sorun etmek için değildir.

Nefsinin arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmesin. Gönlüne göre de her şeye müdahale etme ki, arada kalmayasın. Her şeyi sabırla karşıla.

16 Mayıs 2013 Perşembe

İlm-i Billah


Kâinat muhteşem bir ahenk içindedir ve bu sistem ilâhidir. En sathi görüşle dahi, dünyada etrafına dikkatlice bakanlar, bu büyük ahengin tabiata aksetmiş sayısız tecelliyatını görürler. İlahi sistemde düzen vardır. Allah bu dünyayı düzgün bir sistem üzere yaratmıştır. İnsanı da en üstün yeteneklerle yarattığı için, o şımarıp sistemi bozmağa kalkışır. İnsan, anarşi yaratan yegâne varlıktır.

Ahlak ve vicdan sahibi olmak; okuma yazma bilmek, zahiri ilim sahibi olmakla değil, bu sistem-i ilahi’yi anlayarak, Allah’ı bilmek, ona ve eserine saygı duymakla olur.
Asıl ilim, Allah’ı bilmektir (İlm-i Billâh) . İlmin konusu âlem ve hayattır, bunun dışındaki ilim, cahiliyet tahsil etmektir. Hakk’a talebe (talip) olmadan, âlim olunmaz!

İki üniversite bitirmiş, mal mülk sahibi olan bir kişi, zahirde âlim, İlm-i Billah’da cahildir. Allah’ı, Âlim- i mutlak bilmeyen cahildir. Her şeye Yaratan’dan bakan ehli hikmettir. O, her şeyi Hakk’a bağlayan, Hakk’ı dost bilen, O’nu dost edinendir!
Hikmetli bilgi, tecrübe ile elde edilmiş ve uygulama özellikli ilimdir. Sanat özelliği taşır.

Bu âlem nur ve karanlık âlemidir; hayal ile hakikat, fazilet ile zillet, gece ile gündüz, acı ile tatlı birdir. Dünyayı böyle bilmeyen, onu aklı sıra düzeltmeye kalkar. Boş bir uğraşı içinde bocalar durur!

Müheymin yani hükm-ü billâh, koruyucu hüküm, Allah’a mahsustur.
Rahatsızlığı lüzumunda veren de,  icabında onu gideren de Allah’tır. 
Allah Şafidir. Yegâne şifa veren O’ dur.
Bu sebepler dünyasında, müsebbip O’ dur.

Allah’tan kaçış yok!

İnsanların birbirlerine olan sevgileri arasına; eşya para girerse, sevgi, saygı gider.
Selâmlaşın! Selâmı, selâmeti yayın! Halinizi salim kılın! Allah’tan selâmet dileyin!
Eşyaya değil, onu yaratan Allah’a kul olun!

Eşinizi nimet bilin, dostluğunuzu nimet bilin, birbirinizi nimet bilin ki, artırayım güzelleştireyim, sevdireyim! (sevgiyle) Allah’a varın!
Allah’tan kaçış yok!  Rabbinden nereye kaçacaksın!

Misafirhaneyi hazırlayan, misafiri sever. (Allah bu dünyayı insana misafirhane kıldı),
Bir şeyi yerinde kullanmak, şükürdür (bunun kıymetini bil ). Yerinde kullanmamak nankörlüktür. Müşterek akıl ve basiret sahibi insan, bu dünyayı daha suhuletle geçirir. Sonunda, emanete de hıyanet etmeden, sahibine verir. (bu dünyadan ayrılır)

Kulum sen benden ne istiyorsun?

Ben senin istediğinden daha fazlasını verdim, şaşırıp kalma! Bulduğun; gayretsiz istediğindir, öyle ise razı ol! Allah’tan sadır olan her şey, insan için lüzumludur. Mükemmel olan, Allah’tır, noksan olan mahlûktur.

İstişare eden, aklıselime danışan ve onu dinleyen, doğru yoldadır. Yaratıklarla uğraşan, onu yaratandan gafil olur.

Bir işte yorulduğun zaman başka bir işe yönel, muattal yani işsiz kalma! Allah bir anda bin şe’endedır. Her zorluk, iki kolaylık arasındadır. Araya takılıp kalma! Başarı, yaptığın işin arkasındadır, yılma!

Ben sana inandım, saygı duydum. Ama buna sadakat ister, sabır ister.
Emir etmem, öneririm, öğüt veririm, ne mutlu öğüt alanlara!
Emek verenin emeği boşa gitmez.

Benim için güzel insan, kaba da olsa doğru konuşan insandır. Kibar konuşan fakat riyakâr olan değil. Eğer ben çok sinirli ve kaba konuşuyorsam, senin de yükünü çektiğim içindir. Senin derdini de yüklendiğim için, belim büküldü.

Ben size soru yönelttiğim zaman maksadım size sorun yaratmak değil, cevap almaktır. Yanlışı düzeltmektir.

Kabuk; içindeki özü muhafaza ederek, bulunduğu ortama uymayı sağlar. Beden kabuktur, yalnız bedeninle meşgul olma, içine bak! Çünkü sen cisminle değil, ruhunla insansın.

Var bedende, yar bende
Ah neler var bedende
Yalan dolan bedende
Akıl fikir de kimde
Zahir var gönüllerde
Mutlu ah var bedende
Yaban gülü de kimde
Gönül ulu bedende

Veciz sözler

Gayb; görünürün ötesinde, akıl ve beş duygunun ötesinde, bilgi ile elde edilemeyen alandır. Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez.

Suni iştahtan kaçmayan, hakiki iştahın tadından mahrum kalır. Ölçüyü kaçırmamak lazımdır.

Kadını cinsiyeti ile değil şahsiyeti ile gör ki, ondan süregelen beşer şahsiyetli olsun.

Hatanı savunup, kendine hainlik etme!

Unutmak ve kaygısızlık kayıptır, hatırlamak ve takip etmek ise kazançtır.