27 Haziran 2013 Perşembe

Allah’ın maksadı,  mahlûkatı ile dile gelmiştir!

Mahlûkatı (O’nun maksadına) kelâm olmuştur! Mesela, var-yok (La- illa) kelimesinin zuhuruyla; yoktan imkân âlemine gelen varlıklarda, Hakk esma ve nitelikleri ile göründüğünde, varlıklar feyizlerle ilâhi tecellilere mazhar olduğu gibi, Allah’ı Teâlâ da kudretini, Halik vasfını gösterir! 
Hele bir ibretle bak!
Kâinatta bir şey yoktur ki onda Hakk’ın ihtişamını görmemiş olasın! Oku!

Halk (yaratılış), Âdemi yani yokluğu, Hakk ise kıdemi (önceden var oluşu) gerektirdiğinden kıdem ve Âdem (bu varoluş ve yok oluş) arasındaki değişiklik, ilâhi saltanat hükümlerini gösterir. Her iki âlem de, her şeyin elde edilmesi için bir sebep ve delile muhtaçtır. Zaten bu âlem sebepler âlemidir. Hayat; önce dünyayı, sonra ahreti yaşamaktır. Böylece hayat birbirinden ayrılmayan iki yönlü bir bütündür.

Sana himmet olan, Hakk’ı anlamaktır. Hakk’ı bilmekten daha iyi bir şey olamaz.

Asıl söz söyleyen, Hak’tır.
Dil ise tercümandır.
Acep bunda ne farktır
Fark görmekse, nifaktır
…………………………..

Ey gönül bir bil de gör
Ol bi nizam sendedir
Sanma ki gayridedir
Hak Allah diyendedir.

Hak varlığına meftunu olan, aklı şuuru neyler.
Aklı şuurdan geçer, daima şükür eyler.
 ……………………………………………..

Eşkâlde olan, eşkâlde kaldı.
Manada olan, manada kaldı.
İkiden bire varan Ahed’e vardı.

Hakk’ın Velileri!

Velilerin ruhu, iki âlemde de tasarruf ehlidir. Hakk’ın bütün velileri, (cisimleri ölmeden önce) ölü sırrına sahiptir. İster cisim, ister ruh şeklinde yaşasınlar, daima onlar Hayy’dırlar.
Hayy idrakine var ki, daima diri olasın!

Deme bu ölüdür, bundan ne derman olacak!
Asıl Allah’ın yüce ruhundan ten kılıf olmuş, onda kılıftan soyulmuş, tene bir tığ yeterdir.

Allah’la daim ilgide olanlar, behemehâl her türlü ilgiden azade olmuşlardır. Bunlar Arif-i Billâh zümresindendir. Arifi Billah’ın ne anası ne de babası olmayacağı gibi evlat acısı da duymayacaktır.

Her ilim dönemi, esas ilimden (ilm-i billah’tan) cahildir.

Beni yetişemeyeceğin bir mahalde ve halde görmek istersen, Benden gayriden vazgeçmiş bir mahzunun kalbini seç.  Hazin kalp, her türlü ilgiden arınmış Arifin kalbinden kinayedir.
Bir şeyde hayrete düşüp daraldığın zaman, ehli kuburun yaşayan Velilerinden sor!
Hz Mevlana buyuruyor;
‘Ben öldükten sonra, benim mezarımı yerde aramayınız, benim mezarım arifin kalbidir’.         

Akilin aşıka aklı ermediği için, ona zındık ya da deli dendi.
Mürşitlerin, âşıkların asarındaki (eserlerindeki) derinlik, elbette avam-ı Nas’ın idraki dışındadır.
Mürşidi Hak bilen kişi; mürşidin sözünün Hak’tan geldiğini bilmelidir, yani Hak’tan geldiği için Hak’tır. Dolayısı ile bir mürşit, insanı kâmil, kusurları tamamlayıcı bir terbiyeci gördüğünde, ona saygılı ol, hizmette kusur etme!

Miraç Allah’tan gayri olan, şeylerden huruçtur.
Namazı miraç olmayanın, namazı yoktur.
O kimse, namazın her türlüsünden mahrumdur.

Her şeye hamd etmeli, çünkü her şey Allah’ındır. O yaratmıştır, yarattığı her şey Rahman ve Rahim hususiyeti taşır.

Allah yokmuş gibi, düşünmeyin! Allah yokmuş gibi yaşamayın! Yaşayamazsınız!

Allah’a şirk koşmayın!
1- Celi; açık şirk yani put perestlikle,
2- Hafi; gizli şirk, asıl hakiki failin Allah olduğunu görememekle
3- Şirk-i ahfa; daha gizli şirk, nefse önem vermek, ‘ben yaptım’ demekle olur!

Fazilet, zorunlu olmadığımız zaman yaptığımız iyiliklerdir.

Dikkat çekmek için her türlü hale, şekle giren, hakikat açısından mahrum kalır. Şeylerde yani eşyada kalır.

Suretten öte, Senin veçhinin lezzet manzarasını, ebedi ve kerim olan Halik Senden niyaz ederiz!



20 Haziran 2013 Perşembe

Zikrullah; Allah’ın zikri yani zikir Allah’a aittir.


Sizin zikriniz de onun zikridir. Yegâne kulluk da sana aittir. Şahadet ederim.

Allah’ı bilen, her olayda;‘bunda da bir hayır vardır!’ der. Anlarsan sana her şey hayırlıdır. Allah insanı illet, zillet, kılletle terbiye eder. Çoğunlukla sevdiği kullarını, azabın hafifi olan kılletle yani azlıkla, darlıkla terbiye eder. Rezzak Allah’tır. O her kuluna takdir buyurduğu kadar nimet ve rızık verir. Anlamadığın için bu sana şer gelir, üzülürsün.
Fail-i mutlak Allah’tır. Onun fiiliyatı muhteşemdir. Esasında her söyleyen de Hak’tır.
Saf dilde (saf kalple söylenen her sözde) tercüman Allah’tır.

Nefiste Hak’tan gayrı bir şey olmazsa, o nefis, nefistir işte!
Nefsin arzusu da ikilikten gelir, tekin arzusu olamaz. Kulun arzusu, Allah olmalıdır.
Allah’ın arzusu kuludur!
İnsan beşeri, yani maddi ve hayvani arzularından geçerse ilâhlaşır, yani idraki ruha varır. Ruh Allah’tan üflenendir. Ruhun gıdası vahidir, idraktir, müziktir.

İnsan olarak kalmak için sana bir süre verilmiştir. Acele etme, sabır seni sana (özüne) getirir. Senin özün, seni yaratandır. Beşer, suret-i insandır ve suret âlemi de harikadır.
Suretin ötesindeki hakikat varlığı Halik’tir.

İnsanı Allah’a yaklaştıran nefeslerin hakkını ver ki, en kısa yoldan Allah’a kavuşasın!
En büyük sevap Hakkı bilmektir.
İnsanı Allah’a kavuşturan nefes sayılarıdır.
Zahirdeki nefes uzun ömür, manadaki nefes ise ilahi aşktır. Yani cezbe-i ilahi.
Cezbe ve aşk o kadar mühimdir ki, bütün izafilikleri ve bağları koparan yok eden aşktır ve tabii ki cezbedir ve bu cezbe, bir an meselesidir!

Sadakat, sadıklarla olmaktır. Ehli zikir Zakirle olandır.

Arifler Hakk’ın nefsi ve zatı bilgisine agâhtırlar.
ALLAH, HİKMETİ EHLİNE VERİR.  Halik’ın hilkati zaten hikmetidir.

Burada, (Bir Mürşidin huzurunda) hiç özür beyan etmeyin. Size kesinlikle inanılmaz. Allah bana sizin huyunuzdan haber verir. Her şeyden önce siz kendinize yalan söylüyorsunuz. Yalan söyleyene Hak yüzünü dönmez!

Bazı evlerde ilâhi kandil yanar, O’nun ışığı nurdur. Bu ışık gözle görülen bir ışık değildir. Allah bu evlerin yücelmesine, içinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada zikir edilir.

Ey insan! Hakkın bütün isim ve niteliklerini kendinde toplayan bir insan-ı kâmil ve kusurları tamamlayıcı bir terbiyeci gördüğünde, ona hemen yanaş! Ne emir ederse yapacağını ona bildirerek teslim ol, her hizmetini görmede kusur etme!

Ey mürşit! Bu dünyada fakirlik ateş-i ile yanan ve şiddetli yoksulluktan kıvranan saf ve temiz kalpli birini gördüğünde, hemen ona yaklaş! Çünkü benimle onun arasında hiçbir perde yoktur!

İnsanın, kâmil olması için teferruattan arınıp rafine olması gereklidir. Bu vasıflara yani niteliklere kavuşabilmenin yolu, (Bir Mürşid-i Kâmilin tedrisinde) seyr-i sülük’ün ikmali olduğu gerçeğidir. Menzil sonsuz bir süreçtir. Bu süreçte karar eden asla ehli kemal olamaz. Kamil oldur, daim ola yolda karar ede.
(Bu yolda, kemale erdim diyen asla kemale eremez. Asıl kâmil yola devam edendir).
Sır, lisana sığmayan ilâhi oluştur. Bu alandan geçmeyen, dost iline varamaz!

Veciz sözler

Ben senden yanayım, sen kendinden yanasın.

Ünsiyet, sevgiyi meydana getirir. Sorunlu, iradeli olan insan, medenidir. İnsanlık cevheri kaybolursa vahşet başlar.

Huzur ve afiyet; dertsiz, kedersiz, bir köşede oturmak değildir. Afiyet, hırs, hasetten ve nefsin aç gözlülüğünden kurtulmaktır. Gönlü ego kaplamışsa, mutlak benliğe varılamaz.

Düşünmeden kabul, taklididir. Düşünerek, akıl ererek kabul edersen tahkikidir.
Taze fidanın meyvesi olmaz, yaşlı ağacın da meyvesi olmaz.



13 Haziran 2013 Perşembe

Hüveyda; oluş meydana çıkış;


Hüveyda, yani oluş, meydana çıkış; ezel ebet yegâne var olan Allah’ın başlangıçsız ve sonsuz oluşudur. Yine Allah’ın ezeli ve ebedi ilminden, sıfatlarının ve isimlerinin tecellilerinden bu eşya âlemi var olmuştur. Hakkın vücudu asıl olup, onlarda (eşyada) tecelli yönünden bakidir, kadimdir, yani her şeyden evvel var olan, hiçbir varlık tarafından yaratılmayan, her şeyi yaratan O’dur.

Varlık sonradan yaratılmıştır (hadis) ve fanidir. Hakiki vacibul vücut olmadan, hiçbir varlık oluşamaz. Bütün mükevvenat ve yaratılmışlar, yaratılışları gereği hadistirler, aynı zamanda ayettirler. Yani, Allah’ın yarattığı her şey onu söyleyen ayettir (delildir).

Zuhuru perde olmuştur özüne
Gözü olan delil istemez nura
Mutlu aciz kaldı Hakka Kullukta
Cümleden kim, Allah onu kayıra

Bu yaratıkların zahiri manası olduğu gibi bir de batıni manası vardır. Zahiri manaya bakan zahirde kalır, batıni manaya bakan batına (manaya) varır! İnsan-ı kâmil her ikisindedir.
Onun için asıl hüner; malumu söylemek değil, manasını ifşa etmektir!

Yaşamanın amacı Hakkı bilmektir.

Allah, yarattıkları içinde, her şeyden ilerisini yalnız insanlara meziyet olarak vermiştir.  İnsan ancak bu meziyetle varlıkların hakikatlerini kavrayabilmekte, olaylar ve fikirler hakkında yorum yapabilmekte, hikmeti Huda karşısında hayrette kalmaktadır.

İnsanda görünen gözlerin dışında, bir de görünmeyen kalp gözü vardır. Kalp gözlerini az kullanan veya hiç kullanmayan insanlara, halk arasında basiretsiz denilmektedir. Bunlar hakikatten ve hikmetten bihaberdirler.

Kulakla duyan bin bir duygudur, kulaksız duyan, gönüldeki ruhtur!
Gözle gören, görme duygusudur, gözsüz gören, gönüldeki ruhtur! 
Burunla koku alan, koku duygusudur, burunsuz kokuyu olan ruhtur!

Bütünü görene teslim ol, bütünü ancak Allah görür!  
Yaşamanın amacı Hakkı bilmektir.
Parçayı gören bütün görene teslim olmalıdır.

Allah’tan uzak kalmak, Allah’ı unutmak azaptır!

Ehli dünya; acizdir ve nedamettedir, yani pişmanlıktadır. Ehli dünyaya ahiret haram, ehli ahrete dünya haram, ehlullaha her ikisi de haram.
Onun için biz diyoruz ki; geçmişi de, geleceği de bırakalım, hali yaşayalım!
Bir Ehli tasavvufun deyişi ile:
‘Ehli dünya dünyada, ehli ukba ukbada, her biri bir sevdada, bana Allah gerek!’

Allah’tan uzak kalmak, Allah’ı unutmak azaptır!
Allah, insanın umududur. Allah, insandan umut bekler. Şüpheyi kaldırmak ister.
Doğru yolu bildirmek Allaha aittir. Bilseniz her yol Allah’ındır. Hepsi el Hak doğrudur.
Her şey O’nun emri ile doğar ve ölür. İnsanın aklı ancak bu kadarına erer.
İnsandaki zuhur-u nur, ancak yaradılışı idrak eder. Yine de, Allah’ı ne kadar akıl etse, Allah onun fevkindedir.

Dilinden ‘Allah’ı düşürmeyip aslında, O’na güvenmeyen, sıkıntıdadır. Allah’tan daha yüce ve sığınıp güvenilecek, emniyet duyulacak başka bir merci yoktur!

Allah der ki; Eğer insan benim indimdeki mertebesini bilseydi, her nefeste, ‘bugün mülk benimdir” derdi. İnsan biraz böyle diyor, bazen de şımarıyor.

Veciz sözler

İri fili, küçük ebabil kuşu yendi. Ulu Allah’ın gücünü ve düzenini hiçbir kuvvet bozamaz.

Güçlü olan, haklı değildir.  Haklı olan güçlüdür. Biri görünüşte, diğeri nihandır.
Güç ahlaksızsa, sahibini ve etrafına çektirir. Gerçek güç sahibi zulmetmez.

İlim ve hayat Hakkın niteliklerindendir!

Vücudunda, yani kendinde benlik görmek, öyle bir günahtır ki hiçbir günahla ölçülmez.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Hicret’in önemi; Bir yere yapışıp kalan, yeni bir yere varamaz!


Ana rahmini terk etmeyen, yeni bir dünyaya varamaz. Bâtılı terk etmeyen, Hakka varamaz. Paslanmış fikirleri zihninden söküp atamayan, yeni fikirlerin sahibi olamaz. Kavuşabilenler, terk edebilenlerdir.

Âdem; geçici cenneti terk ettiği için, irade sahibi oldu. Onu bu irade, hakiki cennete kavuşturacaktır.

‘Gidiyorum gündüz gece…’ Bu söz, Âdem’in daima hicrette olduğunu söyler. Şöyle ki üflenen; Lâhut âleminden Nasuh âlemine hicretinin, canın sudan toprağa hicretinin, spermin rahime hicretinin, ceninin rahimden dünyaya hicretinin ve insanın dünyadan ahrete hicretinin olayı budur. Eserden müessire, soyuttan somuta, fizikten metafiziğe, kabuktan öze, maddeden ruha. İnkârdan imana, cehaletten ilme, zandan yâkine, hicret edebileceğinin ifadesidir. İnsanın akıbeti, kurbandan kurbiyetedir. (Kurban olup Allah’a yaklaşmasıdır) Cennet sıla, dünya gurbettir. İnsan, sılanın özlemini dünya gurbetinde çekti ve bir daha yitirmemecesine yeniden kazandı!

Senin ve her şeyin yedeği vardır. Allah yegânedir, yedeği yoktur. Bize O tenezzül ettiği için, biz eşrefi muhabbet olduk. Bugün Âdem sensin, Havva da yanındaki. Şimdi sahneyi ilahideki sensin. Senin de rolün biter. Ama sahneyi ilahi, başka bir figüranla devam eder. Eğer kulak veriyorsan, Allah’a kulak veriyorsun. Bildirinin sahibi Allah’tır. Elçinin suçu yoktur.  (Karşındakinin sözünü Allah’tan bil!)

Ben merhametlilerin, en merhametlisiyim! Her şeyin âlâsı, alüül âlâsı benim!
Bana bak! Suretten şahaneyi öze bak, özü gör!
Bu suret âleminde sureta da olsa sevgi, saygı, muhabbet hoştur, hoş!

İstanbul’u ve bütün vatanımı seviyorum, bilhassa içinde yaşayan insanlarından dolayı. Dünyayı seviyorum, içinde taşıdığı insanlarından dolayı.

Veciz sözler

Her hata, zihinden gelir. Böyle veya şöyle yapmalıyım dediğimiz zaman ya doğru, ya da yanlış yapmış oluruz. Bu da zikre bağlıdır. Zihniyet mülkündür.

Yetimin başını okşamak, cahil bir insanı güzel karşılamak, noksan bedenlileri, noksan düşünenleri okşayarak öğretmek; merhametli olmaktır. Yine de senin merhametinden yanlışlık doğabilir, merhamet Allah’ındır.

Birini çok beğenen veya bir kitap okuyup onun bir hayli tesirinde kalan ve bunda aşırıya kaçan insan, kendini yitirir. Varlıkta en etken kendisi olduğu halde, böyle iken, pasifize bir hal almış olur.

Yalnızlık aslında bir çap meselesidir:
1.                  Kendi kendimize yarattığımız yalnızlık
2.                  Kontrolümüz dışındaki durumlar tarafından oluşan yalnızlık
3.                  Herkese has olan yalnızlık, kendi ile baş başa olmak.